Bu sayfadasın: Anasayfa Eleştiriler Yorgun Anılar Zamanı

Eleştiri Yorgun Anılar Zamanı

M. Sadık Aslankara Kitaplar Adası

Öyküde iki kitaplılar

İlk kitaplar, ikinci kitaplar sessizlikle karşılandığında üçüncü kitaplarla çok kitaplı hale gelen yazarlar zararını çekmez bunun yalnızca, bu zarar tüm yazın alanına yayılır bana göre.

İlk kitaplar, farklı bir yer tutuyor yazarların yaşamında. İlk kitap değil, ilk aşk çünkü bunlar aynı zamanda! Şöyle bir yoklayın, yersiz yurtsuzdur bir ölçüde ilk kitaplar, sonra göçmendir, isyancıdır, kaçkındır, anarşisttir, ne bileyim sınır tanımaz, tanıma gelmez! Ötesinde ele avuca da sığmaz! Bana sorarsanız, yazınsal ortamımızın planktonlarıdır ilk kitaplar, kim, hangi yaşta, hangi türde verimlemiş olursa olsun, döner dolaşır, yazınsal ortamımızın gıdası olup çıkar! Ne var ki yazınsal planktonların özümsenebilmesi, yani yazarlarımız için yararlı hale gelebilmesi bu ilk yapıtların üzerinde durulmasına, kitaplara değgin yazınsal haritalar çıkarılmasına bağlı büyük ölçüde! Üstelik yazarlar kadar okurları da gözetmek koşuluyla... Demem o ki, ilk kitaplar sessizlikle geçiştirilmemeli! Kitaplı olmaya adım atan yazarlar da okurlar da yazdıkları, okudukları kitaba değgin ufuk açıcı yazılar bulabilmeli önlerinde! Fethi Naci'nin, türlerinde olumlu ya da olumsuz, ama sıra dışı verimler üzerinde durduğu biliniyor. Bunu kendisi söylüyor zaten. "Vasat" nitelikteki kitaplar üzerinde durmuyor o. Bu konuda Semih Gümüş'ün de böyle bir benimseyişten yana olduğu söylenebilir... Bense, eleştirmen olmadığım halde her ilk kitaba yetişmeye çalışıyorum... Neden? Çünkü sıradan, olağan kitapların niteliği yükseltilmeden olağandışı, sıra dışı ürünlerin de nitelikçe yükselemeyeceği kanısındayım ben. Verimleyeniyle, alımlayanıyla yazınsal ortam yükseltilmeli ki, sıra dışına çıkabilen örnekler çoğalsın! Çıtayı yükseltenler, var olan örnekler toplamına bakarak, planktonlardan beslenerek bunu gerçekleştirebilir çünkü.İlk kitaplar, ikinci kitaplar sessizlikle karşılandığında üçüncü kitaplarla çok kitaplı hale gelen yazarlar zararını çekmez bunun yalnızca, bu zarar tüm yazın alanına yayılır bana göre. Öyleyse katkı doğrudan yazınımıza yönelecektir, kimsenin kuşkusu olmasın bundan!

AYŞE SARISAYIN

Ayşe Sarısayın Denizler Dört Duvar'ın (Can, 2003) ardından çok değil bir yıl sonra yeni bir öykü kitabıyla çıkageldi: Yorgun Anılar Zamanı (Can, 2004). Kimileyin öyledir, yazarın araya yıllar koymasına gerek kalmaz, ikinci, üçüncü kitaplar da ilk kitabın ardından peş peşe gelebilir. Ayşe Sarısayın'ın öykü kitapları için de söylenebilir bu. İlk öykü kitabında bile, doğrusu ya, yetkin bir yazar olarak çıkmıştı ortaya Sarısayın. Artalanı pekiştirilmiş, anlam çoğulluğu içirilmiş tümceleriyle, derinlere inen, anımsamalardan, çağrışımlardan, iç seslerden oluşan çatal örgülü anlatımıyla şair, kısa oyun, radyo oyunu yazarı Behçet Necatigil'in kısa öyküye uzanmış halini anımsatıyordu bir çalım. Bu kadarı bile onun nece bir birikime sahip olduğunu görmemize yetiyordu bence.Sarısayın, öykülerinde anıları dönüştürmesiyle dikkati çekiyordu. Onca içli, hatta acıtıcı olduğu halde bu anıları melodramatik bir yönsemeye kaydırmıyordu asla. Ötesinde karşılanamamış ya da ulaşılamamış, bütünlenememiş sevgileri işlediği halde yazar, buralardan kalkarak kötümserliğe, umutsuzluğa kapılmak da olanaksızdı onun öykülerinde. Çünkü iyimser değil yalnız, içtenlikli, çocuksu duyarlıklar yansıtan bir yazar o. Okuduğunuzda Meserret Teyze, sizin de teyzeniz oluyor, adı gibi sevinçler yaratıyor, içinizde onunla buluşma isteği uyanabiliyor.Yalnız Meserret mi, Muzaffer Hanım da öyle!Çocukluğu hep biliriz. Ama Sarısayın, bu çocukluğu anlatmıyor bize. Anlatır görünürken yöneldiği, o günlerdeki saflığın, duruluğun bir türlü yakalanamadığını göstermesi bize. Çünkü anıları "o anı" yapan doku gitmiştir, yok olmuştur! Her geçen gün yalnızlaşmaktasınızdır durma havını yitiren dokuda. Ayşe Sarısayın'ın öyküleri, soyutlayımlarıyla, dönüştürümleriyle, konu nesnesine yaklaşımlarıyla, öte yandan sözcük seçimiyle, imge alanı yaratma, ses düzeni kurma bağlamında yansıttığı hünerle, bir de içtenliğiyle genç öykücü adayları için örnek gösterilebilecek verimler! Öte yandan anlamlandırma ağlarını birbiriyle ilintilendirmede, bunları örgülemede titiz bir işçilik de sergiliyor denebilir yazar için.Ayşe Sarısayın, Yorgun Anılar Zamanı'nda, ilk öykü kitabına oranla belki tek farklılığı "Yalnızlık Çeşitlemesi" arabaşlığı altında topladığı öykülerde koyuyor ortaya. Bir yandan lirik bir hüzünle yoğuruyor öykülerini, öte yandan dildeki işçiliğini yoğunlaştırıyor. Bu arada sanki sözcük dağarında genişlemeyle de karşılaşılıyor öykülerde. Bence "Gökyüzü Masalları" da bu bölüme alınabilirmiş... Ne güzel öyküler bunlar, ne sıcak! Yenilip bitivermesin diye "avuçta saklanmış kestaneler" gibi her biri! Okuyun bu öyküleri, okuyun da "çocukluğu(nuzu)n sevinçlerini öde(yin)"!

 

 

geri