Bu sayfadasın: Anasayfa Eleştiriler Erdal ÖZ "Unutulmaz Bir Atlı"

Eleştiri Erdal ÖZ "Unutulmaz Bir Atlı"

ERDAL ÖZ / UNUTULMAZ BİR ATLI

Yaşantı kitaplarını severim. Nicedir böyle bir kitap da okumamıştım. Gençliğimde en çok etkilendiğim yaşantı kitaplarından biri ise, galiba ikinci cildi yayımlanmayan Aydın Aydemir’in Nâzım’ı olmuştur. Belki tam olarak değil, ama bu bağlamda Nurer Uğurlu’nun Orhan Kemal’in İkbal Kahvesi de unutamadıklarım arasındadır.

Z. Heyzen Ateş’in aktardığı ‘ilginç’ yazın haberlerinin birisinde okumuştum: Gerald Martin’in kendisiyle ilgili ‘otobiyografi’ kitabı Gabriel Garcia Marquez: A Life’ten sonra, Marquez; “sanırım kendine saygısı olan her yazarın İngiliz bir biyograficisi olmalı” demiştir: Belki Orhan Pamuk dışında yerli yazarların şimdilik böyle bir şansı yoktur, ancak çok fazla dert etmeye de değmez. En son Ayşe Sarısayın’ın yazdığı Erdal Öz/Unutulmaz Bir Atlı adlı kitabını okurken de böyle düşündüm. O yüzden kimilerine abartılı gelebilir, artık ‘usta’ bir öykü yazarı olması dışında, bence Türkiye’de Ayşe Sarısayın da önemli bir “yaşam” kitabı yazardır. Behçet Necatigil’i anlattığı Çok Şey Yarım Hâlâ adlı kitap zaten çok başarılı bir örnektir. Erdal Öz’ün de bundan etkilendiği anlaşılıyor. Yine Selma Esemen’le birlikte hazırladığı Necatigil’in eşine mektuplarından oluşan Serin Mavi dışında yazdığı üçü de ödüllü üç öykü kitabı, Ayşe Sarısayın’ın yazar kimliğinin önemli göstergelerindendir. İki yıllık yoğun bir çalışmadan sonra da Erdal Öz’ün yaşamöyküsel kitabı ortaya çıkmıştır.

Bu tür kitapları yazmanın çok zor ve elbette o ölçüde de zahmetli olduğunu düşünürüm. Ciddi bir sorumluluk ve emek-yoğun bir araştırma, inceleme, ayrıca çok titiz bir çalışmayı zorunlu kılar. Bütün bunların dışında ya da ötesinde bir cesareti de gereksinir. Çünkü bir yazarın, üstelik bilinen-tanınan bir yazarın ‘özel’ de sayılabilecek geçmişini didiklerken neyi eleyip, neyi nasıl yazacağını bilmek, bu konuda ikircikleme yaşamadan karar vermek, büyük ölçüde bir yüreklilik de taşır. Ayşe Sarısayın, ‘Unutulmaz Bir Atlı’ olan Erdal Öz’ü* anlatmaya yazarın ailesinin isteği üzerine başlamış. Bu anlamda gerekli ve yeterli kaynağın sağlanmış olduğu varsayılabilir. Üstelik Erdal Öz’den önemli sayılabilecek günlük ve mektubun kalmış olması, elde tutulması da bir şans olmuştur. Ancak Ayşe Sarısayın bununla yetinmemiş, Erdal Öz’ün yaşamında yer almış, o yaşama tanıklık etmiş kişilerle, birebir görüşerek kitabını hazırlamıştır.

Erdal Öz, 50 Kuşağı’nın önemli ve öncü yazarlarından birisidir. Ancak Erdal Öz’ün geçmişinde yazarlığının ötesinde “siyasal- devrimci” bir hayat ve bir de kitapçılık-yayıncılık yanı vardır. Hatta yayıncılığının yazarlığını ikincilleştirdiği bir dönem olduğu da gerçektir. Örneğin, Cem Yayınları içinde başlayan Arkadaş Kitaplar dizisi başlı başına bir yayıncılık serüvenidir. Erdal Öz’ün asıl yayıncılığı (Can Yayınları) bundan sonra gelir bana kalırsa. Ancak Can’ın yazın yayıncılığında bir “marka” olması bile tek başına büyük bir yapıt ve buna bağlı olarak simgesel bir kalıt sayılmalıdır.

Kuşkusuz yazınla yakından ilgili birisi için Erdal Öz’ün çocukluk yılları ve özel yaşamı dışında çok büyük sürprizler, şaşırtıcı yanlar olmayabilir kitapta. Ayrıca zaten bu yaşam değişik boyutlarda dönüştürülmüş olarak öykü ve romanlarına da sinmiştir bir ölçüde. Benim de yaşım gereği özellikle ancak Yeni a’dan (derginin ikinci dönemi) başlayarak izlediğim ve önemsediğim bir yazardı. Lise öğrencisiyken Yaralısın üzerine ilk eleştirisini yazacak kadar; bu yazı hâlâ duruyor bende... Ama yine de tek öykü üzerine çalışmalarımdan birisine konu ettiğim “Bir Kuşu Tanımak” adlı öyküsündeki öğretmenin aslında İlhan Başgöz olduğunu öğrenmek ilginçti. İlk romanı Odalarda’nın yayımlanması aşamasında Yaşar Nabi’yle yaşadıkları çekişme de öyle. Benzer süreçleri yaşadığım halde onun gibi “başarılı” olamadığımı da görerek üstelik...

Ayşe Sarısayın, kitabı yazma sürecinde “Erdal Öz Yolculuğu” adlı bir de günlük tutmuştur. Belki de ayrı bir kitap olması gereken bu günlüğün çok başarılı bir kurguyla kitabın içine konulması başlı başına “yazınsal” bir düzey katmıştır. Günlükle yaşam öyküsü o kadar iç içe girmiştir ki, bu nedenle neredeyse ayrı düşünülemez hale gelmiştir. Kişisel olarak çok sevdiğim bir tür olan bu “yaşam” kitabını okurken, kitabın hemen başında bir şiirimden iki dizeye rastlamak da sevindirdi beni. Kuşkusuz bu tür kitaplarda kaynakçaya ilişkin gözden kaçan kimi eksiklik ya da yanlışlıkların olması kaçınılmazdır. Daha başlarken ayrımsadığım yakın tarihle ilgili böyle bir dipnotun (varsa başka hatalarla birlikte) gelecek baskılarda düzeltilmesi mümkündür.

Eksikliği duyulan bir alanda emek-yoğun bir çalışmayla kocaman bir (iç içe iki) kitap ortaya çıkaran Ayşe Sarısayın’ı kutlarken, Erdal Öz gibi bir yazarın özel ve yazınsal geçmişini merak edenlerin de söz konusu kitabı mutlaka okumaları gerektiğini düşünüyorum. İngiliz olması gerekmez, ama her yazarın böyle bir “anlatıcı”ya kavuşmasını da dileyerek. Bunun için de bu tür kitaplar yazmayı düşünen genç yazarların Ayşe Sarısayın’ın her iki çalışmasını örnek alması doğru bir seçim olacaktır. 

 

Çanakkale, 18 Haziran 2009

Kemal GÜNDÜZALP

(Şehir Dergisi,Ocak 2010)

 

geri